Translate

16 Ocak 2014 Perşembe

Sorunun Yerine Çözümün Parçası Olmak

Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV)'nın 2011 yılında yayınladığı Sivil Toplum Endeksi Projesi'ne göre;
75 milyon nüfuslu ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının (vakıf, dernek, sendika, meslek odaları ve kooperatif) sayısı yaklaşık 150 bin. Bu sayı; 10 milyon nüfuslu İsveç’te 250 bin, 65 milyon nüfuslu Fransa’da ise 850 bin. 
Ülkemizdeki yaklaşık 5 bin vakfın; %56'sı sosyal yardım, %48'i eğitim, %22'si sağlık, %1'i demokrasi/hukuk/insan hakları alanında çalışıyor. Yaklaşık 86 bin derneğin ise; %18’ini cami dernekleri, %14’ünü spor kulüpleri, %14’ünü yardımlaşma dernekleri, %10'unu  kalkınma ve konut dernekleri oluşturuyor.
İnsanımız boş vakitlerini; (%80) evde misafir ağırlayarak, (%74) başkalarına misafirliğe giderek, (%69) arkadaşlarıyla buluşarak değerlendiriyor.
İnsanımızın sadece %13’ü mahallelerindeki sorunlarla ilgili dilekçe yazıyor.
STK'lara üye olma oranı gençlerde %8, kadınlarda ise %10 seviyesinde…
Toplu yürüyüşlere katılım oranı %9,  boykot eylemine katılım oranı %7 ve internet eylemine katılım oranı ise %3 seviyesinde...
Halkın sivil toplum kuruluşlarına güveni %51 düzeyinde...
Sivil toplum böyle de Meclis farklı mı?
AB ülkelerinde seçim barajı %0 ile %5 arasında değişirken bu oran ülkemizde %10. 
2002 seçimlerinde AKP 11 milyon oy, CHP ise 6 milyon oy aldı. Her iki partinin oyları toplam 17 milyon. Toplam seçmen sayısı ise 41 milyon. Yani 24 milyon seçmenin vekili Meclis'te yoktu.
2007 seçimlerinde AKP 16 milyon oy, CHP 7 milyon oy, MHP ise 5 milyon oy aldı. Üç partinin aldığı oyların toplamı 28 milyon. Toplam seçmen sayısı ise 42 milyon. Yani 14 milyon seçmenin vekili Meclis'te yoktu.
2011 seçimlerinde AKP 21 milyon oy, CHP 11 milyon oy, MHP 6 milyon oy aldı. Oyların toplamı 38 milyon. Toplam seçmen sayısı ise 52 milyon. Yani 14 milyon seçmenin vekili Meclis'te yoktu.
İktidar sahipleri "yönetimde istikrar" diyerek, "temsilde adaleti" katlediyorlar. Hem halkın iradesini savunacaksınız, hem de halk iradesinin Meclis'e yansımasını engelleyeceksiniz.
Artık, sadece söylenip şikayet etmek yetmez, sorumlulukta almalıyız. Bunun için de toplumsal sorunlarla ilgilenen, düzene muhalif STK’lar neden olmasın?  
Saygılarımla  

15 Ocak 2014 Çarşamba

Dayatmacı Siyasete Karşı Mahalleli Duyarlılığı

Çapulcular, yeşiller, feministler, entelektüeller, hayvan severler, doğa severler, çevreciler, kadın hakları savunucuları, aktivistler, özgürlük savunucuları, forumcular, mahalleliler..
Kendi kendine örgütlenmiş, emir-komuta ile hareket etmeyen, çok kesimli, çok fikirli, çok renkli...
İstedikleri şey hayat tarzlarının, özgürlüklerinin, yaşam alanlarının, doğal hayatın korunması…
Farklılıklara saygı duyuyorlar, ilgilendikleri sorunu veya uğraş alanını topluma anlatmaya çalışıyorlar…
Taleplerini dile getirirken toplumun önemli bir kesiminin de özlemlerine tercüman oluyorlar…
Ne yazık ki bu topluluklar; sorunlarını etkili bir şekilde siyaset zeminine taşıyamıyor, mahalleliyi sokağa çıkarmaya ikna edemiyor, birlik içinde hareket edemiyor, finansal ve örgütsel sorunlarının yanı sıra vizyonlarını da tam olarak belirleyemiyor.
Siyasete egemen olanlar bildiklerini okurken, cumhuriyetin geçmiş birikim ve kazanımları kaybedilirken; doğa kirletilmeye, ormanlar talan edilmeye, hayvanlara zulüm yapılmaya, insan hakları çiğnenmeye, demokratik haklar baskı altına alınmaya, özgürlükler kısıtlanmaya, sanat ayaklar altına alınmaya, kadınlar ezilmeye devam ediyor.
İktidar sahipleri bize “dört yıl için vekilini seç, sonra da hiçbir şeye karışma, biz senin için neyin doğru olduğunu biliyoruz” diyor. Ama biz artık; temsili demokrasi değil katılımcı demokrasi istiyoruz, ilgi alanımıza giren konulardaki siyasi karar alma süreçlerine katılmak istiyoruz, TBMM komisyonlarına ve belediye meclislerine aktif olarak katılıp görüşlerimizi ifade etmek istiyoruz.
Ancak özlemlerimizi; siyasetçilerle temas kurmadan, onları ikna etmeden, hatta onlara baskı yapmadan hayata geçirmemiz mümkün gözükmüyor.
Tek yol sivil toplum kuruluşu olarak örgütlenmek... Sadece STK'lar; devletle olan ilişkilerimizin demokratik bir şekilde düzenlenmesine, kaderlerimizi belirleyen kararlarda söz sahibi olmamıza, yerel sorunlarımızın çözümüne katkı sağlayabilir.
Kendisiyle ilgili kararları siyasetçilerin tekeline bırakmak istemeyen, kendisini geliştirmek isteyen veya kendisini yaşadığı mahalleye karşı sorumlu hisseden herkesin; bir veya birden çok STK’ya üye olması gerektiğini düşünüyorum.                
Saygılarımla 

12 Ocak 2014 Pazar

Gelişmişlik Düzeyimiz ve Polenezköy'ün Şehirleşmesi

Gelişmişlik Düzeyimiz
Türkiye′nin de üye olduğu Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşlarının 2013 Yılı Ülke Performans Değerlendirmelerinde durumumuz tahmin ettiğiniz gibi... 
Uluslararası Şeffaflık Örgütü (TI)'nün Dünya Yolsuzluk Algısı Endeksi’ne göre, 177 ülke içinde 55'inci sıradayız. Notumuz ise on üzerinden beş. Ne yazık ki, çoğunluğun "Benim hırsızım iyidir." diye düşündüğü bir ülkede yaşıyoruz.
Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)'nün Daha İyi Yaşam Endeksi'ne göre, demokratikleşmede 37 ülke içinde 27'nci sıradayız. Ne yazık ki, vatandaşlarının çıkarılan kanunlara katkısının dip yaptığı ülkelerden olunca, demokrasimiz de az gelişmiş oluyor. 
Terör Finansmanında Kullanılan Kara Paranın Aklanmasına Karşı Finansal Eylem Görev Gücü Örgütü (FATF)'nün raporuna göre, 31 ülke içinde 11 riskli ülke arasındayız. Ne yazık ki, İran ve Kuzey Kore gibi haydut ülkelerin arasına katılmamıza az kaldı. 
Kuzey Ormanları’na bir darbede Polenezköy'ün şehirleşmesi  ile vuruluyor. 
Polonezköy Ormanı İstanbul'un "1994 yılında Tabiat Parkı statüsü verilerek koruma altına alınmış, çevresindeki endüstriyel gelişime şimdiye kadar karşı durabilmiş, kentin doğal bitki türlerinin tamamını bünyesinde barındıran, içinde sülün/keklik/geyik/karaca üretme istasyonlarının bulunduğu, ilkbahar ve sonbaharda binlerce kuşun konaklama yeri olan" en büyük rant alanlarından... 
Belgrad ve Fatih Ormanları'ndaki talanlardan sonra, Polonezköy Tabiat Parkı'nda da "sıfır arsa maliyetli yeni çılgın projeler" servis ediliyor. 
Nasıl mı? Osmanlı İmparatorluğu zamanında Polonya'nın işgalinden kaçan göçmenlerce kurulmuş 172 yıllık köyün % 6 olan imar durumunun, % 7,5'a çıkarılması suretiyle... Böylece;
İki katlı, altı buçuk metre yüksekliğinde oteller, ticari amaçlı binalar, bankalar, finans merkezleri, kamu binaları gibi yeni yapılar inşa edilebilecek…
Mevcut köy yolları on dört metre genişliğe çıkarılabilecek…
Yeni yollar ve otoparklar yapılabilecek…
Mevcut kaçak yapılar yasal hale gelecek…
Üçüncü Köprü, Yeni Çevre Yolları, Üçüncü Havalimanı ve Kanal İstanbul projeleriyle yok edilecek su havzalarına Ömerli Su Havzası da eklenecek… diren belgrad ormanı , kuzey ormanları , istanbulda orman kaybı
Saygılarımla

5 Ocak 2014 Pazar

İstanbul'un Su Kaynaklarının Kamu Yararı Bahanesiyle Katledilmesi ve Cevapsız Sorular

İstanbul'un Su Kaynaklarının Kamu Yararı Bahanesiyle Katledilmesi
Plansız ve programsız kentleşmeden en büyük darbeyi alanlardan biri de su kaynakları. 
Dereler, ıslah edilme bahanesiyle ya kuru dere statüsüne sokularak yerleşime açılmış ya da yer altına hapsedilmiş. 
Beşiktaş Deresi, Ortaköy Deresi, Büyükdere Deresi kanalizasyon hattına dönüşmüş.
TEM Otoyolu ve bağlantı yollarının üzerine kurulduğu Ayamama Deresi hastalık saçıyor.
Sarıyer Deresinden hiçbir iz kalmamış.
Baltalimanı Deresi artık boğaza pislik taşıyan beton bir kanal.
Göksu Derelerinin oluşturduğu alüvyonlar üzerinde kurulmuş bostanlar çarpık yapıların işgali altında.
Kurbağalı Derenin kurbağaları diğer tüm canlılar gibi yok olmuş.
Derelerini koruyamayan kent şimdi, içme suyu kaynaklarının toplandığı barajlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya.
Eskiden dereleri kurutup üzerine binalar inşa eden zihniyet, şimdi barajların su havzalarına dadandı. 
Su havzası, nehrin kaynağı ve sonlandığı yer arasında kalan ve nehre su veren tüm alana deniyor. 
2009 yılı itibarıyla; Marmara Bölgesindeki nüfusun su havzalarında yaşama oranı İstanbul'da %83,  diğer sekiz şehirde %17 ve İstanbul'un yüz ölçümünün tamamı su havzasına dahil.
Yani İstanbul zaten can çekişiyorken; önce "3'üncü Köprü, Çevre Yolları, 3'üncü Havalimanı ve Kanal İstanbul projeleriyle kentin içme ve kullanma suyunu karşılayan su havzalarını" talan edin, barajlardaki doluluk oranı son beş yılın en düşük seviyesine gelince de umudunuzu "önce kar ve yağmura, sonra da su tasarrufuna" bağlayın.
Ne diyelim...
Cevapsız Sorular
Madem amacınız İstanbul'da ulaşımı rahatlatmak, niye İstanbul'un kuzeyinde yeni bir kent inşa ediyorsunuz?
Gezi Parkı'ndaki üç-beş ağacı kesmiyoruz taşıyoruz diye kendinizi savunurken, Kuzey Ormanları'nda kesimi devam eden 2,5 milyon ağaç için ne söyleyeceksiniz?
"Medeniyet Projenizle" insan göçünü arttırarak ve yıllarca sürecek inşaat faaliyetleri başlatarak, İstanbul'un var olan problemlerini nasıl çözeceksiniz?
"3'üncü Köprü cinayettir” diye açıklama yaparken, ne oldu da fikrinizi değiştirdiniz?
Yaşam alanları müthiş projelerinizle bölündüğünde varlıklarını sürdürmeleri olanaksız hale gelecek yaban hayvan türleri için yeni göç yolları planladınız mı? 
Var olan az sayıdaki su kaynakları yok olduğunda ve Melen projesiyle gelecek su da tükendiğinde, suçu sizden önceki iktidar sahiplerine atmak için çalışmalara başladınız mı? 
Canlı cansız, yer altı yer üstü varlıklarıyla bir eko-sistem olan ormanları katlettikten sonra dikeceğiniz fidanların, kaç yüzyılda ağaç-orman olabileceğini düşündünüz mü?
"Kazan kazan" söyleminizin sonucu olarak, sıfır değerden 350 milyar dolarlık bir pazara ulaştırdığınız rant gelirinden kimlerin ne kadar pay alacağını kamuoyuyla paylaşacak mısınız?
Rant gelirleri sayesinde üretmeden tüketmeyi özendirerek ve 56 milyon kredi kartı dağıtarak hedeflediğiniz kalkınma modelinde; satacak şeyler tükendiğinde, kurtuluşu "dış güçlere karşı verilecek istiklal savaşında mı yoksa yeni dünya düzeninde mi" bulacaksınız? 
Saygılarımla
Ref.: radikal.comatlas onlinetübitak.com

2 Ocak 2014 Perşembe

2013 Yılının Önemli Çevre Olayları ve Validebağ Korusuna Araç Girişi

2013 Yılının Önemli Çevre Olayları
Atmosferdeki karbon yoğunluğunun 4-5 milyon yıl önceki  seviyeye ulaşması,
Çin'in çevre kirliliğini ve karbon salınımını azaltmaya yönelik ciddi çalışmalara başlaması,
Kutup petrollerinin çıkarılmasına karşı çıkan otuz Greenpeace aktivistinin Rusya tarafından tutuklanması,
Dev kağıt üreticisi Asia Pulp&Paper ile dev tarım şirketi Wilmar'ın, ormanları ve bataklıkları korumaya yönelik daha etkili politikalar izleyeceklerini taahhüt etmesi,
5.000 Filipinli'nin ölümüne yol açan Haiyan Tayfunu'nun kayıtlardaki en şiddetli tropikal fırtına olması,
Fil ve gergedan katliamını durdurmak için sivil toplum kuruluşlarının girişim başlatması,
Singapur ve Malezya’daki hava kirliliği değerlerinin rekor seviyelere ulaşması,
Birçok ülkenin kömür santrallerini desteklememeyi taahhüt etmesi,
Amazon ormanlarındaki tahribatın artarak devam etmesi,
Google’ın, yerküredeki orman örtüsü değişikliklerini gösteren bir harita yayınlaması. 
Türkiye'nin çevre duyarlılığı ise istikrarlı bir şekilde "seyretmeye" devam ediyor. Ülkelerin iklim değişikliği performanslarının değerlendirildiği bir raporda, geçen seneki “çok kötü” olan notumuzu bu sene de koruduk. 61 ülke arasında 54. sıradayız.
Validebağ Korusuna Araç Girişi
Koruda dolaşırken sık sık bitki toplayan insanlar görürüm.  Poşetlerinde Labada Otu, Kuş Ekmeği, Kaz Ayağı gibi çeşit çeşit otlar…
Bir gün birileriyle sohbet etmiştim. Topladıkları bitkiler hakkındaki bilgileri beni çok şaşırtmıştı. Nerelerde yetişir? Faydaları nedir? Nasıl pişirilir? Ne zaman toplanır?
Bazısı iştah açıyor, kanı ve bağırsakları temizliyormuş bazısı da egzama ve yaraların iyileşmesine yardımcı oluyor, boğaz ağrılarını geçiriyormuş. Pişirileni de var marul, maydanoz gibi çiğ olarak yenebileni de...
Koru'da "Acıbadem Caddesindeki Seyyar Çiçek Satıcılarının zaman zaman dere boyundan ya da Koru'nun Dadaşlar Sokak girişine yakın yerlerinden topladıkları Şeker Otu diye tabir ettikleri" bir bitki de var.
Geçenlerde dere kenarında bir araç görünce yanına gittim. Daha önce topladıkları bitkileri kucaklarında koru dışına çıkaran seyyar çiçek satıcıları, steyşın tipi binek araçtan istifade etmeye başlamışlar. Koru'ya araç ile girmelerinin doğru olmadığını söyledim. Tamam çıkıyoruz dediler, ama Şeker Otu'nu toplamaya devam ettiler. Ben de çay bahçesinde bulunan yetkiliye durumu izah ettim. Hemen bir personelini tarif ettiğim yere gönderdi. Aracın Koru'ya nasıl girdiğine şaşırdığımı söylediğimde, aracın Huzur Evi'nin yanındaki yoldan girmiş olabileceğini Abdülaziz Av Köşkünün yanındaki girişin kapalı olduğunu söyledi. Teşekkür ederek ayrıldım.
Aracın koruya girdiği yeri merak etmiştim. Abdülaziz Av Köşkünün yanındaki araç girişi gerçekten zincirle kapatılmıştı. Bunun üzerine Huzur Evi'nin yanındaki araç girişine gittim. Oradan araç geçmesinin ihtimal dahilinde olmadığını gördüm. 
Yetkililerin Koru'ya motosiklet girişini nasıl engelleriz diye düşündüğünü umarken, araç girişine müsaade ettiklerine inanmak istemiyorum.
Saygılarımla

30 Aralık 2013 Pazartesi

Diren Belgrad Ormanı ve Validebağ Korusundaki Başıboş Köpekler

Belgrad Ormanı
Orman; beton denizinde bir adaya dönüştükçe nefes almakta zorlanıyor, çocuklarımıza doğaya saygı duymayı öğretemediğimizden acı çekmeye devam ediyor ve  çevresini kuşatan yapılaşmaya rağmen kent halkının ilgisizliğine karşı tüm çaresizliğiyle direniyor.
Ormanın korunması için tek çare insan müdahalesini önlemek. Biz tam tersine; ormanı sanki bir parkmış gibi kesme rulo çimler ve süs bitkileri ile dolduruyoruz, orman içi işletmelerle doğal yaşam alanını baskı altına alıyoruz ve imar planları ile toplu ağaç kıyımları yapıyoruz.
3'üncü Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu inşaatı tamamlandığında Avrupa ve Anadolu yakasında yaklaşık üç milyon ağacın kesilmiş olacağı iddia edilirken, yetkili biri "Kesilen ağaçların beş katı fidan dikilecektir. Nitekim dikimler de başlamıştır" diye beyanat veriyor.
Gerçekten dikseler bile, fidanların sulamasını ve bakımını nasıl yapacaklar? Kışlalarda her yıl dikilen 100 binlerce fidandan çok az miktarının ağaç olabildiğini biliyorlar mı acaba?
Keramet milyonlarca fidan dikmek değil, öncelikle var olanı korumak. Yok ettiğiniz bu ormanları yeniden oluşturmak için ne ömrünüz ne de ağaç kıyımından elde edeceğiniz rant geliri yeter.
Yeter Artık!
Ref.: hurriyet.com., onedio.com, baskahaber.orgatlas.com.
Validebağ Korusundaki Başıboş Köpekler
Daha önce sizinle paylaştığım bir yazımda; koruda sayıları hızla artan sokak köpeklerinin rehabilite edilmesi (kısırlaştırma ve aşılarının vurulması) girişimimin yarıda kaldığını ifade etmiştim. Ref.: mese-palamudu.blogspot.com
Geçenlerde koruda yürüyüş yaparken, patika yola yaklaşık 20 m mesafede (Üsküdar Devlet Hastanesi B Blok'unun arka tarafında) yedi-sekiz köpeğe yemek veren bir  bayan gördüm.
Kendisine, acaba köpekleri birlikte rehabilite ettirebilir miyiz? diye sormak maksadıyla yaklaşık 10 m yaklaşmıştım ki köpekler etrafımı sardı. Eğer arkamı dönüp kaçmaya kalkışsaydım, kesinlikle ısıracaklardı. Bayan duruma müdahale ederek köpekleri uzaklaştırdı. 
Köpeklerin doğaları gereği; yuvalarını, yiyeceklerini, yavrularını ve bölgelerini korumak maksadıyla saldırgan olabilmesi anlaşılır bir şeydir. Ancak, çoğalan köpeklerin bölgelerini "Korunun Acıbadem girişi tarafına doğru" genişletmesi sebebiyle, iş işten geçmeden bazı tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum. 
Hayvan severlerin; sokak köpeklerini yürüyüş yollarına yakın yerlerde beslememeye özen göstermesi, Belediye ve Koru Koordinatörü ile işbirliği yaparak köpeklerin rehabilite edilmesine katkı vermesi zorunluluk haline gelmiştir.
Vatandaşlar ise; özellikle korunun Üsküdar Devlet Hastanesi B Blok ile Huzur Evi arasındaki dar patika yolu kullanılırken dikkatli olmalıdır.
Mili Eğitim Bakanlığı yetkilileri de artık Koru için harekete geçmelidir.
Herkese;
Doğayla, insanla, hayvanla dost
Sevgiyle, saygıyla, dostlukla dolu
Sağlıklı, huzurlu, mutlu bir 2014 diliyorum.
Saygılarımla

27 Aralık 2013 Cuma

Okuluma Dokunma ve Ahmet Sani Gezici Lisesi

Okuluma Dokunma
İstanbul; 2009-2010 yıllarında, "aralarında birinci derece tarihi eser statüsünde bulunan liselerinde bulunduğu" 22 okulun satılığa çıkarılması iddialarıyla çalkalandı.
Görünür amaçları:
Kentin ana arterlerindeki trafiği azaltmak ve
Vatandaşın imam hatip okullarına ilgisinin artması sebebiyle yeni bina bulmak veya kaynak sağlamaktı.
Gerçek amaçları ise:
Taksim, Beyoğlu, Etiler, Teşvikiye, Beşiktaş, Kadıköy, Üsküdar vb. ilçelerde rant geliri elde etmek ve
Uzak bölgelerden öğrenci getirmek pahasına mevcut okulları imam hatipleştirerek ilçelerin yaşam biçimine nüfuz etmekti.
Yol haritası aşağıda belirttiğim gibi oldu veya olacaktı:
Önce; mevcut öğrencileri okulu depreme dayanıklı hale getireceğiz gerekçesiyle başka okullara yönlendir, "mevcut öğrenciler mezun olunca okulun statüsü otele vb. dönüştürülebilsin diye" yeni öğrenci kaydı yapma veya okulları öğrencilerin fazla itibar etmediği kız meslek ve teknik liselerine vb. dönüştür.
Sonra okulları; özel vakıflara/öğretmen evlerine devret, TOKİ'yle takas et (Şehir merkezindeki okulların İkitelli, Başakşehir, Sancaktepe, Beylikdüzü, Kağıthane, Beykoz gibi yerlerle kurulacak kampüslere taşınması) veya imam hatip okulu olarak yeniden yapılandır.
 Ref.:radikal.com   Ref.:emlakkulisi.com
Ahmet Sani Gezici Lisesi
Bakın okulun başına neler geldi ve gelmeye devam ediyor...
2010- 1200 kişilik Ahmet Sani Gezici Lisesi altı ay süreyle tadilata alındı.
2013- Ahmet Sani Gezici Lisesi, Kız Meslek ve Teknik Lisesine dönüştürüldü.
2014- Ahmet Sani Gezici Kız Teknik ve Meslek Lisesi, komşu binadaki Kadıköy Kız İmam Hatip Lisesinin yurt binasına dönüştürülecek.
2014- Öğrenciler; sömestr tatilinden sonra, Fikirtepe'ye taşınacak Ahmet Sani Gezici Lisesi'ne servisle gidip gelecek.
ARTIK ZEKÂMIZLA DAHA FAZLA ALAY ETMEYİN!!!
Acıbadem mahallesinde yapılan/yapımı devam eden özel okullar, AVM'ler ve üniversiteler trafik sorunu yaratmıyor mu?
Acıbadem mahallesinde oturan aileler; Kızlarının imam hatibe gitmesini ve yatılı olarak okumasını mı istiyor? Semtlerinde erkek çocuklarının gidebileceği bir devlet lisesi kalmamasını onaylıyor mu? Çocuklarını başka semtlere servisle göndererek kentin araç trafiğinin en yoğun olduğu Kadıköy trafiğini azaltmış ve boğaz köprüsü trafiğini rahatlatmış mı oluyor? 
Saygılarımla

24 Aralık 2013 Salı

Ağaçların Budanması ve Validebağ Korusu

Ağaçların Budanması
Dünyanın Değişim Platformu (change.org)'nun koru ve parklarda ağaç budanması ile ilgili bir kampanyası var. Budamanın;
Hiç bir zaman tabiat ve ağaç yararına olmadığını,
Ancak, ağaçların insan ve çevresine uydurulması ve meyve üretimini iyileştirmesi amacıyla uzman kişiler tarafından yapılabileceğini,
Bir çok canlının (özellikle küçük kuş ve sincap) yuvalanma şanslarını yok ettiğini,
Bazı ülkelerde yasalara aykırı olduğunu ve taş devrinden kalma bir uygulama olduğunu belirtiyorlar. 
Ayrıca kuruyan dalların, ağacın toksinlerinin depo edildiği yerler olduğu iddia ediliyor. Ref: Uluslararası Ağaçlandırma Organizasyonu ve kilim.net.
Bazen sokaklarda elinde motorlu budama testeresi ile dolaşan kişiler görüyorum. Bunlara budama yaptırırken bir kez daha düşünmeli ve belediyeler budama yaparken de daha dikkatli olmalıyız galiba....
Validebağ Korusu
Korudaki kurumuş ve devrilmiş ağaçlara daha farklı bir gözle bakmaya başladım artık...


Saygılarımla

19 Aralık 2013 Perşembe

Kanal İstanbul Projesi ve Validebağ Korusu

Kanal İstanbul Projesi (KİP)
2017 yılı sonuna kadar Avrupa yakasında, Karadeniz ve Marmara Denizi’nin arasına yaklaşık 45-50 km uzunluğunda bir kanal yapılması planlanıyor. Kanaldan günde 150-160 geminin geçmesi hedefleniyor. Bu kapsamda;
Kanalın Marmara girişi Silivri’den başlayacak, 
Bu projeyle beraber iki yarımada ve bir ada oluşacak, 
Kanalın su derinliği yaklaşık 25 m olacak, 
Su yüzeyinde genişlik yaklaşık 145-150 m civarında olacak, 
Kanalın inşası sırasında, milyonlarca metreküp hafriyat çıkarılacak, 
Kazı malzemesi büyük bir liman ve havalimanı yapımında, sönmüş maden ocaklarında ve kanalın kapatılma noktasında kullanılacak.
Ancak, bazı bilim adamlarınca;
Karadeniz’den kanalın getireceği tuzlu suyun, Marmara’daki suyun oksijensiz kalmasına neden olacağı, 
Marmara'daki oksijensizliğin deniz yaşamını sona erdireceği, 
Tüm Marmara’yı ve Boğaz çevresini hidrojen sülfür (çürük yumurta) kokusu kaplayacağı, 
Zaman içinde Karadeniz’in de ekolojisinin olumsuz etkileneceği,
Kanal ile boğaz arasında oluşan adadaki yeraltı su kaynaklarının tuzlu deniz suyu ile dolacağı, 
Bu projeye Karadeniz ve Akdeniz’de kıyısı olan ülkelerin izin vermeyeceği iddia ediliyor.
Yukarıdaki iddiaların doğruluğu araştırılmadan, ayrıca; üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin ve İstanbul'daki belediyelerin görüşleri alınmadan "Yetkililerin, biz inceledik, yapımına başlıyoruz” demesi hangi akla ve vicdana sığar? 
Validebağ Korusu
Günümüz haritasını düşünmek bile zulümken, 2017 haritasını ne yapacağız. 
Validebağ sanki bir vaha gibi...ama Rant Projelerinde de üstüne düşeni yapmış. 780 dönüm olan koru arazisi paylaşıla paylaşıla 354 dönüme kadar inmiş. 
Saygılarımla

14 Aralık 2013 Cumartesi

Kredi Kartı Edebiyatı ve Kuzey Ormanları

Kredi Kartı Edebiyatı
Türkiye'de kredi kartları 1970'li yıllardan itibaren kullanılmaya, 1980'li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlamış. 
Kredi kartlarının sayısı; 1997 yılında 5 milyona, 2001 yılında 14 milyona, 2013 yılında 56.7 milyona ulaşmış. 
2004 yılı sonundan bu güne kadar ana tüketici kredileri (araç, ev gibi) yaklaşık 18 kat, kredi kartı borçları ise 5 kat artmış. 
Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı; 2009 yılında 277 bine, 2013 yılında 1 milyon 678 bine ulaşmış. 
Yetkililer; cari açık kontrol edilemez duruma gelince, tüketimi yavaşlatmak için tüketici kredisini ve kart kullanımı "tüketim toplumu" olduk diyerek sınırlıyorlar.
Sanki yıllardır halkı borçla tüketime siz teşvik etmediniz?
Aklımızla alay etmeyin!..
Kuzey Ormanları
Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik bakımından en değerli ve en acil korunması gereken 100 ormanından biri sayılıyor. 
2000 bitki türü barındırıyor.
Göçmen kuşlar için vazgeçilmez yaşam alanı.
Yaklaşık 2,5 milyon ağacını (3000 futbol sahası büyüklüğünde) rant gelirine kurban verecek.
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörlüğü; Şehir ve İnsan Kulübünün yapacağı Kuzey Ormanları paneline "siyasi içerikli ve hükümetin yapacaklarına karşı olması nedeniyle" izin vermemiş. 
Hani 2012 yılında "27 yıllık, 12 Eylül ürünü ve faşist YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği" değiştirilerek üniversitelerde siyaset yapmak serbest olmuştu.
Söz konusu Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı, Kanal İstanbul gibi rant projeleri olunca durum değişiyor tabi...

Saygılarımla

12 Aralık 2013 Perşembe

Kedi Evi Projesi ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Kedi Evi Projesi
Bazı belediyelerin; soğuk hava koşullarının yoğunlaştığı bu günlerde sokak hayvanlarının barınak, yiyecek ve su ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmaları taktire şayan. Bunlardan biri de sokak kedileri için Kedi Evi Projesi.
Kedi Evi talebinde bulunabilmek için ikamet ettiğiniz site/apartman yöneticisinin onay vermesi ve belediyeye (Böyle bir uygulama yoksa bile başlamasını teşvik etmiş olursunuz) yazılı müracaat etmeniz gerekiyor.
Kedi Ev'lerinin temizliği ve kedilerin beslenmelerinin üstlenilmesi hususu da hayvan severler ve belediye arasında ayrıca görüşülmeli…
Sokak hayvanlarının rehabilitasyonu konusundaki bu tür çalışmalar, kimi belediye ve hayvan severler arasında sağlıklı iletişim kurulmasına yol açar belki….
www.haberanaliz.net      http://dohayko.org
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koruda karşılaştığım insanların çevre anlayışına göre başka bir örneği Yeşilçam sever...
"Bizi çöp toplarken gördüklerinde, aferin sizi gönülden destekliyorum" derler, her gün koruya gelmelerine rağmen bir kere bile çöp toplamazlar...
Meyve toplarken ağaçlara zarar verir, meyvelerin hiç değilse bir kısmının yabanıl hayat için bırakılmasına özen göstermezler... 
Tali (dar) patika yolların; toprağın sıkışarak kelleşmesine sebep olduğunu, bitki oluşumunu engellediğini, yabani hayvanların yaşam alanı daralttığını, ağaçların kurumasına sebep olduğunu söylememize rağmen ısrarla bu yolları kullanırlar…
"Validebağ Amenajman Planına göre iğne yapraklı ağaç türleri (ardıç, çam, göknar, ladin, sedir, servi gibi) uzun periyotta (50-100 yıl) yapraklı türlere dönüştürülecek" dememize rağmen ısrarla iğne yapraklı fidan dikerler…
Büyük şevkle fidan diker, sulama için yağmura güvenirler…
Fidan dikmeden önce "koruda görevli Milli Eğitim Bakanlığı Koordinatörü'nden fidan türü, dikim zamanı, dikim aralıkları, dikim yeri gibi konularda öneri/yönlendirme/müsaade almamızın" yasal zorunluluk olduğunu söyleriz, Allah'ın arazisine fidan dikiyoruz kime ne kardeşim derler… 
Belediyelerden koru ile ilgili "yüz yüze, yazılı müracaatla veya beyaz masa (telefon) aracılığıyla girilen diyalog ve uzun süren çabalar sonucunda sağladığımız desteği" göz göre göre sahiplenir, herkese belediye ekiplerini/iş makinelerini ben getirttim derler…
Saygılarımla

10 Aralık 2013 Salı

Mutsuz Ülke ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Mutsuz Ülke
Türkiye; Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından hazırlanan "Daha İyi Yaşam Endeksinde" üye 37 ülke içinde yaşama koşullarının en zor, yaşama memnuniyetinin en düşük olduğu ülkeler arasında yer aldı. Yapılan araştırmada Türkiye;
Kişi başına düşen oda sayısı bakımından son sırada, sağlıksız yaşama koşulları sunan konutlarda oturan kişi sayısı bakımından son sırada, ancak konut harcaması bakımından gelirinden en yüksek payı ayıran 22. ülke oldu.
İş güvencesi en zayıf ülke oldu.
"Kişilere her ihtiyaç duydukları anda kendilerine yardım edeceğini düşündükleri bir arkadaş ya da yakınlarının olup olmadığı" sorusuna" %73 olumlu cevapla en son sırada yer aldı.
Öğrencilerin okuma, matematik ve fen bilimleri alanındaki becerileri bakımından en kötü durumdaki dördüncü ülke oldu.
100 binden fazla nüfusa sahip olan yerleşim yerlerinde yaşayanların soluduğu hava ve su kalitesi bakımından sondan ikinci oldu.
Ortalama yaşama beklentisinin 74,6 yılla en düşük olduğu dördüncü ülke oldu.
Demokratikleşmede 27. sırada, demokrasisi en az gelişmiş 10 ülkeden birisi olarak yer bulabildi.
Kişilerin hayatlarındaki tüm koşulları göz önünde bulundurarak "yaşama memnuniyetlerini 0 ile 10 arasında değerlendirmelerinin istendiği ve bu verilerin ağırlıklı ortalamasının" hesaplandığı araştırmada 10 üzerinden 5,3 ile hayat memnuniyetinin en düşük olduğu dördüncü ülke oldu.
"Son 12 ay içerisinde kişilerin saldırıya ya da gaspa uğrayıp uğramadığı" sorusuna verilen cevapta vatandaşların en sık saldırıya uğradığı sekizinci ülke oldu.
En fazla cinayetin işlendiği ülkeler arasında baştan yedinci ülke oldu.
En uzun çalışma süresine sahip ülke oldu.
Hak ettiğimiz yaşama şartları ne zaman oluşacak acaba…
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları
Koruda karşılaştığım insanların çevre anlayışına diğer bir örnek orman tipi doğa sever...
Korudaki habitatın korunması için harici müdahale yapılmasına karşı. Nasıl mı?
Dışarıdan fidan getirilerek ağaçlandırma yapılmamalı… Halbuki, Validebağ Korusunda yerli ve yabancı çok sayıda otsu ve odunsu bitki türü bulunmaktadır. Bir bölümü bulunduğu yere 150-200 yıl önce getirilen bu yabancı türler, yaşadıkları uzun zaman dilimi içinde yörenin iklim ve ekolojik koşullarına tamamen adapte olarak yörenin doğal türleri ile uyumlu bir birliktelik içine girmişlerdir. Belediye fidanlığından getirilen 20 adet   4-5 m boyundaki orman meşesine bile karşı çıktılar.
Yabani otları biçilmemeli, biçilenler bulunduğu yerde bırakılmalı… Halbuki, günün her saati sayısı belirsiz insanın ziyaret ettiği ve güvenlik görevlisinin olmadığı koru yangına karşı çok duyarlıdır. Hem dikkatsizlikten hem de kasıtlı olarak çıkarılmış yangınlar bölge sakinlerinin hatıralarındadır.
Her yağmur yağdığında çamur olan patika yollar iyileştirilmemeli… Halbuki, doğa ile daha çok haşır neşir olmak için açılan, ancak doğal yaşam alanını tehdit eden tali (dar) patika yollarını kapatıp, vatandaşları ana patika yollara yönlendirmek için çaba harcamak gerekir. Tam bunun tersine, ana yürüyüş yolunun yağmur yağdığı zaman sürekli çamur olan yaklaşık 50 metrelik kısmının iyileştirilmesi edilmesi (su birikmemesi için; yola eğim verilmesi, yolun kenarına su kanalı açılması, yolun altına civarda mevcut 4 adet beton borunun döşenmesi) için belediyeye müracaat ettiğimde şikayetlere neden oldu.
Koru içindeki patika yolları motosikletli kuryeler kullanmamalı… Doğrudur, ancak; yoldan geçen herhangi bir kuryeyi durdurup, herkesin içinde bağırıp çağırmak bu problemi ortadan kaldırır mı?
Korudan faydalanan insanlar tali patika yolları (otlarla kapatmamıza rağmen) kullanmamalı… Doğrudur, ancak; bu tür yolu kullanan 75 yaşında insanı da 10 m geriden bağırarak durdurup, herkesin içinde hesap sorar tarzda konuşmak bu problemi ortadan kaldırır mı?
Belediye kara listeye alınmış doğal düşmanları. Bu yüzden koruya sokulmamalı… Doğrudur, ancak; insan gücü yapılamayacak bazı faaliyetlerde de yardımcı oldular. Bunları inkar mı edelim? Örneğin; fidan dikimi için iş makinesi ile çukur açılması, yangına sebebiyet verebilecek yabani otların çim biçme makinesi ile biçilmesi/biçilen otların kamyonlarla atılması, güzergâh dışı patika yolların iş makinesi ile bozulması, fidanların arazöz (sulama aracı) ile sulanması, vatandaşın önceden moloz döktüğü yerlerin üzerine kamyonla getirdikleri taze toprakla kapatılması gibi faaliyetlerde bana destek oldular.
Koruda geçmişte kamu kurumlarının ve/veya kişilerin sebep olduğu/olacağı zarar ve art niyetli girişimler için her an dikkatli olunmalı… Doğrudur, ancak; bazı durumlarda aktivist olmak, sadece protesto ya da karşı koymak değil, kurumların ve/veya kişilerin "davranışlarını" değiştirmeye ikna etmeye çalışmaktır.
Saygılarımla

9 Aralık 2013 Pazartesi

Eğitim Sistemi ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Eğitim Sistemi
Türkiye ’de en hızlı değişen şey eğitim sistemi. 
1999 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı, öğrencilerin alanları dışındaki yüksek öğretim branşlarını seçmeleri durumunda 0,2, alanları içindeki branşları seçme durumunda ise 0,5 olarak belirledi.
2003 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı, 0,3 ve 0,8 biçiminde düzenleyerek, farkı daha da arttırdı.
2004 İlköğretimde müfredat değişti.
2005 Üç yıllık lise eğitimi dört yıla çıktı.
2006 Liselere Giriş Sınavı (LGS) yerine Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) geldi.
2007 OKS yerine üç aşamalı Seviye Belirleme Sınavı (SBS) geldi.
2009 Üniversite girişlerinde 1999’dan önce uygulanan sistem gibi yeniden iki aşamalı sınava geçildi.
2009 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı 0,15 olarak belirledi.
2009 Danıştay   8'inci Daire’si,    farklı    statüde    bulunan    öğrencilerin    aynı    konumda değerlendirilmesinin anayasal eşitlik ilkesine aykırı olduğuna karar verdi.
2009 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı, öğrencilerin alanları dışındaki yüksek öğretim branşlarını seçmeleri durumunda 0,13, alanları içindeki branşları seçme durumunda ise 0,15 olarak belirledi.
2010 Danıştay 8'inci Daire'si yürürlüğü durdurdu.
2010 YÖK katsayı farkını alan dışını seçenler için 0,12, kendi alanlarını seçenler için 0,15 olarak belirledi.
2010 Ortaöğretimde üç aşamalı kalktı yeniden tek sınava dönüldü.
2010 Düz lise olarak bilinen genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürüldü. Artık meslek ve anadolu liseleri olmak üzere iki tip lise var.
2011 YÖK, ortaöğrenim başarı puanının 0,12 olarak belirlenen tek katsayıyla çarpılmasını kararlaştırdı.
2012 MEB'lığı, 5+3 şeklinde uygulanan 8 yıllık kesintisiz eğitimi 4+4+4 şeklinde 12 yıllık zorunlu eğitime çevirdi. İlk öğretim okulları; ilkokul, ortaokul, imam hatip ortaokulu olarak dönüştürüldü. 
2013 Ortaöğretime geçişte SBS kaldırıldı. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) adı verilen sistemde yedi sınav (Türkçe, Matematik, Din Kültürü, Fen ve Teknoloji, TC İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil) yapılıyor. Sınav, eğitim yılı boyunca iki kez tekrarlanacak. En zor sorular ise Din Kültürü ???? ve Matematik.....
2013 Dershaneler kaldırılacak. Yol haritası netleştirilmeye çalışılıyor.
2013 Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği 'sil baştan' değişti. 
2013 ÖSYM  Başkanı  “Üniversiteye  giriş  sisteminin  yeniden şekillenmesi  gerekiyor.  ÖSYM olarak çoklu sınav sistemi üzerinde çalışıyoruz. Senede sadece tek YGS değil, birkaç defa yapılması üzerinde ve açık uçlu sorular sorulması üzerinde çalışıyoruz” dedi. 
Siyasi beklenti ve kaygılarla yap boza dönen eğitim sisteminin kurbanı hep öğrenciler. 
Yakın dönemde yapılan tüm sınavlarda bir sürü skandal ortaya çıktı, hala da çıkıyor.
Yeni sınav sistemindeki açık uçlu soruların, belli düşünceye sahip insanların tarzına uygun sorular olması ihtimalini akla getiriyor mu? 
Önceden endişeliydim, şimdi korkuyorum....
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koruda karşılaştığım insanlara diğer örnek, park tipi doğa sever...
Ormancılık Mevzuatı, üç hektardan büyük ağaçlık alanlarda ağaçlandırma, bakım, onarım ve her türlü ağaç kesiminin amenajman planlarına göre yapılmasını hükmeder. Bu kapsamda; Validebağ  korusunun “önceden hazırlanmış esaslara uygun olarak işletilmesini içeren” Amenajman Planında belirtilen bazı hususları aşağıda belirttim.
  - Sit alanı içinde uygulanacak her türlü işlem için Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulundan izin alınmalıdır.
  - Koruda üzerinde hiç ağaç bulunmayan ya da ağaç miktarı tür ve yoğunluk açısından yetersiz bulunan alanlarda bitkilendirme yapılırken tür ve yoğunlukların neler olacağına dikkat edilmelidir. 
  - Ağaçlandırılacak boş alanların % 70'inde bitki örtüsünün düzensiz şekilli gruplar halinde olmasına özen gösterilmeli, alanın %30'luk bölümü yine “boş” olarak bırakılmalı, alanın yabanıl hayat fonksiyonu gören alanlara yakın kesimlerinde ise, boşluk oranı %50 ye kadar çıkarılmalıdır.
  - Yangın tehlikesini azaltmak amacıyla yol kenarlarında sıra şeklinde geniş yapraklı türler (meşe, kızılağaç , ıhlamur, akçaağaç gibi) dikilmelidir.   
  - İğne yapraklı türlerin (ardıç, çam, göknar, ladin, sedir, servi gibi) uzun periyotta (50-100 yıl) yapraklı türlere dönüştürülmelidir.
  - Panaromik fonksiyonu olan yerlerde (Manzara noktaları) boylu ağaç olan türler kullanılmamalıdır.
 - Hal böyleyken; "Ben koruda isteğim türdeki fidanı, isteğim yere dikerim" anlayışıyla ağaçlandırma yapamayız.
Doğa ile daha çok haşır neşir olmak için yeni patika yollar açamayız. Toprağın sıkışarak kelleşmesi; bitki oluşumunu engellemekte, yabani hayvanların yaşam alanı daraltmakta, ağaçların kurumasına sebep olmaktadır.
Manzarası çok güzel olan yerlere bank koyalım diyemeyiz. 
Fidan dikiminden önce, koruda görevli Milli Eğitim Bakanlığı Koordinatörü ile görüşerek; "fidan türü, dikim zamanı, dikim aralıkları, dikim yeri gibi konularda öneri/yönlendirme/müsaade almamızın yasal zorunluluk olduğunu unutamayız. 
Evcil hayvanlarla yaptığımız gezintilerde, beraberimizde poşet taşımayıp "Ya zaten burası doğa, dışkı toprağa karışıp gübre olur" diyemeyiz. Evcil hayvanların bağırsaklarında gelişen bazı solucan yumurtaları dışkı ile etrafa yayılırken; aynı zamanda hayvanların tüyleri arasına da girmektedir. Bunlar hayvanlarla temasta bulunun insanlara çeşitli yollardan bulaşarak enfeksiyona neden olmaktadır. 
Motosiklet, ATV aracı, model uçak gibi araçları kullanamayız. Meydana gelen gürültü; böcekler dahil tüm yabani hayvanların sinir sistemlerine zarar vermektedir. Yabani hayvanlar yüksek sesleri hayatlarını tehdit edici bir unsur olarak algıladığından dolayı bulunduğu ortamı terk etmektedir. 
Toplu faaliyetler (piknik, uçurtma şenliği, davullu, zurnalı eğlenceler gibi) yapamayız.
Sonuç olarak; validebağ korusunun park değil, orman olduğunu unutmamalıyız.
Saygılarımla

7 Aralık 2013 Cumartesi

Paylaşım Ekonomisi ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Paylaşım Ekonomisi 
Araç paylaşım sistemi, hem çevre dostu hem de trafikteki araç yükünü azaltmaya katkı sağlıyor. 
Aynı güzergâhı aynı saatlerde kullanan sürücü ve yolcuları, yolyola.com portalı üzerinden tanıştırıp, iletişime geçmelerine olanak sağlayarak, büyük şehirlerimizdeki trafik problemi çözümüne bir alternatif sunuyor.
"Yolların boşalması için önce arabaların dolması lazım" sloganıyla yola çıkan portal, bu kemikleşmiş trafik problemi çözmek için atılmış önemli adımlardan biri. Ayrıca, yılda 1000 aracın trafiğe çıkmamasının "400 bin ağacın temizleyebileceği hava kirliliğini ortadan kaldırması " demek olduğunu da unutmamak gerek. 
Yolyola.com'a üye olmak için Facebook dışında bir yol yok. Facebook hesabına bakıp, güvenilir bulduğunuz müstakbel yol arkadaşını, 10 saniyelik kayıttan sonra seçebiliyorsunuz. 
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koruda karşılaştığım insanlara diğer bir örnek hayvan sever insan tipi
Koruda çok fazla başıboş köpek var. Yuvaları Validebağ Öğretmenler Hastanesinin ve Validebağ Sitesindeki 75.Yüzyıl Belediye Parkının civarı... Bölgelerinden geçen insanları bazen tehdit olarak algıladıklarından saldırıyorlar. Bu konuda koruda gezen insanlardan şikayetler duyuyordum. Hatta bacağı ısırılan bir bayanla tanıştım. 
Bir hayvan sever olarak, belediye'ye korudaki 25-30 adet arasındaki köpeğin kısırlaştırılması ve aşılarının yapılması için müracaat ettim. Beni kısa bir süre sonra bir veteriner arayarak "rehabilitasyon faaliyetlerinde bulunmak için daha önce de girişimde bulunduklarını ancak köpeklerin çalılık bölgelerde yuva yaptıklarını, dolayısıyla köpekleri yakalayamadıklarını" ifade etti. Israrım üzerine 75.Yüzyıl Belediye Parkında buluşmak üzere sözleştik.
Parkta gelen görevlilerle daha yeni konuşmaya başlamıştık ki arkamızdan iki hayvan server "Yine köpekleri öldürmeye mi geldiniz?" diyerek bizi azarlamaya başladı. Neye uğradığımı anlamadım. Meğerse buradaki hayvan severlerle belediye görevlileri arasında daha önce anlaşmazlıklar olmuş.
Ben, ne yapabiliriz diye çare bulmaya çalışırken; hayvan severlerin dikensi söylemleri ve "Köpekten korkan koruya gelmesin" yaklaşımı yüzünden görevliler parktan ayrıldı.
Halbuki bu parkta köpekler yakın zamanda iki çocuğa da saldırmış. Artık civarda yürüyüş yapan bir kısım insan ellerinde sopa taşıyor... Bu arada köpekler üremeye devam ediyor...
Söz konusu hayvan severler, köpeklerin sayıları kaç olunca belediye ile işbirliği yapacaklar merak ediyorum.
Saygılarımla

6 Aralık 2013 Cuma

GDO'lu Ürünler ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

GDO'lu Ürünler 
Bir canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) deniyor.
GDO'lar insan sağlığı ve çevreye ciddi zararlar verebilecek tehlikeli bir deney.
800'den fazla GDO'lu ürün tüketiyoruz, ama hangilerinin GDO'lu olduğunu bilmiyoruz. GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen süt, peynir, yumurta, et gibi temel besinler ne yazık ki doğrudan soframıza geliyor. Üstelik etimizin, sütümüzün, yumurtalarımızın etiketlerinde hayvanların GDO’lu yem ile beslenmiş olduğuna dair hiçbir uyarı yok.
Halkımızın hem tercih hakkı, hem de güvenle beslenme hakkı elinden alınıyor. Üstelik bu durum yasalara da aykırı. Çünkü yasa, tüketicilerin tercih hakkının ortadan kalktığı durumlarda GDO’ların ithalatına izin verilmeyeceğini söylüyor.
Çevre örgütü Greenpeace’in Temmuz 2012'de başlattığı ‘Yemezler’ kampanyası ve gıda sektörünün önde gelen kuruluşlarının karşı çıkmasıyla GDO’lu ürün ithalatına kapı açacak başvuru geri çekildi. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), 29 GDO'lu ürünün gıda üretiminde kullanılması için yaptığı başvurudan vazgeçti.
Şimdi de benzer bir başarı elde edilebilir. Nasıl ki sigara ve alkol ürünlerinde "sağlığa zararlı olduklarına dair" etiket yapıştırılıyorsa, GDO'lu ürünlerede "Ürünün GDO'lu olduğuna dair" etiket yapıştırılmasının sağlanmasını talep edelim.
Bunun için aşağıda belirtilen linkdeki formu doldurarak, GDO'lara dur diyelim. Seçmek özgürlüktür.
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koru'da, Ağustos-Eylül-Ekim döneminde bireysel olarak çevre düzenlemesi etkinliğinde bulundum. Bu zaman zarfında bizlerin doğadaki ilişkilerin tümüne bütüncül bir yaklaşım içinde bakamadığımızı anladım.  Halbuki doğada bir etki, çoğu zaman birden fazla tepki meydana getiriyor. 
Bu sebeple koruda karşılaştığım insanların çevre anlayışından bahsetmek istiyorum. İşe önce kendi özeleştirimi yaparak başlıyorum. Duygusal insan tipi
Koru'da; fidan dikimi, çöp toplama, fidanların su çukurlarının açılması, fidanların tahta kazıklara sabitlenmesi, bilgilendirme panosu yapılması, yangına sebebiyet verebilecek yabani otların biçilmesi/ biçilen otların atılması, güzergâh dışı patika yolların azaltılması, fidanların sulanması gibi faaliyetlerde bulundum.
Gösterdiğim çaba ve iyi niyetli girişimlerim Validebağ Korusundan istifade eden insanların çoğunun taktirini kazandı. Bana gösterilen teveccüh arttıkça kibirlenmeye başladım. Sanki seçimlerde Acıbadem Muhtarlığına aday olsam seçilirmişim duygusuna kapıldım.
Çalışmalarımın hacmini genişleterek; yukarıda bahsettiğim işlerden bazısını Komşu İlçe Belediyelerin Park Bahçeler Müdürlüğü, Temizlik İşleri Müdürlüğü ve Fen İşleri Müdürlüğü ile işbirliği yaparak hallettim. Ancak, belediyeler ile ilgili yürüttüğüm faaliyetlerde; Validebağ Korusundan sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı Koordinatörü'nün onayını ve Validebağ Gönüllüler Derneği'nin desteğini almadan yaptığım için hata yaptım.
Nitekim Validebağ Korusundaki [Ana yürüyüş yolunun yağmur yağdığı zaman sürekli çamur olan yaklaşık 50 metrelik kısmının rehabilite edilmesi (su birikmemesi için; yola eğim verilmesi, yolun kenarına su kanalı açılması, yolun altına civarda mevcut 4 adet beton borunun döşenmesi)] çalışma için belediyeye müracaat ettiğimde şikayetlere neden oldu. 
Şikayetin konusu, canı isteyen herkesin benim yaptığım gibi koru ile ilgili tasarruflarda bulunmasının doğru olmadığı merkezinde idi. Şikayet haklı, ben haksızdım. Bu konuda niyetimin iyi olması yeterli değildi. Duygusal davrandığımı bilerek, korudaki fiziksel olarak yaptığım çalışmaları bitirdim.
Saygılarımla